16 Mayıs 2014 Cuma

"ÇİZMELERİ ÇIKARAYIM MI? SEDYE KİRLENMESİN"

SOMA… 



Yunt dağı eteklerinde kurulmuş olan Soma, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağmurludur.  Manisa ilinin kuzey kapısıdır. Akhisar ve Kırkağaç ilçesiyle komşu olup, fay hattı üzerinde olduğu bilinir. Cevizli lokumu ve linyit kömürü oldukça meşhurdur.  Kara elmas diyarı da  derler oraya. Soma'nın madencileri  elleriyle çıkarır  kara elmasları. Bu yüzden kıymetli ve güzel bir ilçemizdir Soma.. 

Ahhh keşke böyle yazılsaydı, böyle tanınsaydı  SOMA..  Kara elmas çıkaran madencileri anlatsaydı belgeseller. 

Ama bu kez  maden çıkaramadı Soma.. Madenciliğin doğası denen ölüm yakıştı onlara.. Aslında Soma'da maden değil, en has madenci yetişirmiş meğer. Sedye kirletmekten utanan madenciler gibi asil yüreği temiz, yüzü belki de kara ama Orhan Veli’nin dediği gibi yüz karası değil, kömür karasına bulanmış yüzleri de, yüreği de güzel insanlar yetişirmiş. Bunlardan biri de yüreği kadar, dili de güzel olan Murat’mış . Teşekkürler Murat Yalçın.  Olayları izlerken, değişik yorumlara hayretle bakarken, siyasi hale getirenlere sıkılırken, yöneticiler neden empati kuramıyorlar diye hayıflanırken, o kelimeyi kullanman beni derinden  yaraladı. Ne duygulu ve ne saf bir sözcüktü  bu ağzından dökülen ve hemşireye karşı yaptığın o nazik tavrın.  “Çizmeleri çıkarayım mı, sedye kirlenmesin” Aşağıdaki videoyu muhakkak izleyin ve görün. 

Sanki ezilmişliğin müşfik itaakarlığı.. Bu olayda beni derinden yarayan söz. Sanki sedyede taşınmaya hakkı yok, madenden sağ çıktım, üzerim kirli, boşuna rahatsız etmeyeyim. Temiz çarşafları kirletmeyeyim.  Ahh Murat ahh.. Senin hakkın asıl. Kirlet olsun.. Sana olan ayıbımızı belki de bu şekilde örteriz.

Günümüzün popüler mesleği deniyordu ya.. İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı… Sadece duvarları süsleyen bir belge midir bu acaba. Nerde bunu uygulayan işverenler.. Dün seyrettiğim haberde, sunucu şöyle diyordu. “Özel sektörün işlettiği bir maden ocağını daha lüks bekliyordum. Acaba maden ocakları böyle mi olmalı bilemiyorum. Haksızlık etmeyeyim yine de” diye soruyordu..

Yaşanan olay orada çalışan insanlarımızın ne kadar özverili ve masum duygulu insanlar olduğunu bana hatırlattı.

Dünyadaki hiçbir ressamın çizemeyeceği kömür yüzlü maden işçisinin gözlerinde kömür ateşi yandı  gerçekten de..

Yeraltında mayalanan acılar belki de yeryüzüne fışkırdı, neler yaşandığını bilemediğimiz o yeraltında.


Aklıma bu olayın acı yönünün dışında, işinden memnun olmayan şehir insanlarının aslında ellerinde ki nimetlerin değerlerini bilmemeleri geldi. Yıllardır memuriyet yaşamımda memurluk bana göre değil, durgun dingin diye şikayet eden ben, aslında nimetin içinde yaşadığım değeri bilmediğim geldi.

Soma, 

Kömür karasına büründü Soma, kalbimizi yaraladı Soma,

Üç şeyin meşhur derlerdi. Helvan, cevizli lokumun bir de kara elmasın.. Derlerdi ya.. Eksik söylerlermiş meğer. Yüreği mert insanların.  Mütevazi, dürüst insanların. Çizmemi çıkarayım, Sedye kirlenmesin diyen teri kara ama, anlı pak insanlarında meşhurmuş meğer.. Kuruşuna kadar, hak edilen kazancınızla insanlığı, acıyı öğrettiniz bize.. Alnının teri kara, kömür denen mücevher sizi aldı hayattan, koydu  mezara..  Yüzünün karasını bizlere bıraktınız, apak yürekle gittiniz.. Ruhunuz şad olsun Soma'nın gerçek elmasları


Bizler maden işçisiyiz

Çalışırız yerin altında

Üç vardiya yirmi dört saat

Karadır kömür

Ellerimiz gibi

Hayatımız gibi
Ölüm bizim kardeşimiz

Göçüklerde kalırız

Birer birer değil

Onar onar, yüzer yüzer

Kara elmas çıkartırız

Ama donarız soğuktan

Çocuklarımızı

Vücutlarıyla ısıtır

Kadınlarımız

Ölüm yakamızda

Açlık da öyle

Patron tepemizde

Dipçik de öyle

Gün gele, gün gele

Bineceğiz tepelerine
Elbet madenlere de
Doğacak güneş

Aylin Akgül