SOMA…
Yunt dağı eteklerinde kurulmuş olan Soma, yazları sıcak ve kurak,
kışları ılık ve yağmurludur. Manisa ilinin kuzey kapısıdır. Akhisar ve Kırkağaç ilçesiyle komşu olup, fay hattı üzerinde olduğu bilinir. Cevizli lokumu
ve linyit kömürü oldukça meşhurdur. Kara elmas
diyarı da derler oraya. Soma'nın madencileri elleriyle çıkarır kara elmasları. Bu yüzden kıymetli ve güzel bir ilçemizdir Soma..
Ahhh keşke böyle yazılsaydı, böyle tanınsaydı SOMA.. Kara elmas çıkaran madencileri anlatsaydı belgeseller.
Ama bu kez maden çıkaramadı Soma.. Madenciliğin doğası denen
ölüm yakıştı onlara.. Aslında Soma'da maden değil, en has madenci yetişirmiş
meğer. Sedye kirletmekten utanan madenciler gibi asil yüreği temiz, yüzü belki
de kara ama Orhan Veli’nin dediği gibi yüz karası değil, kömür karasına
bulanmış yüzleri de, yüreği de güzel insanlar yetişirmiş. Bunlardan biri de yüreği kadar, dili de güzel olan Murat’mış . Teşekkürler Murat Yalçın. Olayları izlerken, değişik yorumlara hayretle
bakarken, siyasi hale getirenlere sıkılırken, yöneticiler neden empati
kuramıyorlar diye hayıflanırken, o kelimeyi kullanman beni derinden yaraladı. Ne duygulu ve ne saf bir sözcüktü bu ağzından dökülen ve hemşireye karşı
yaptığın o nazik tavrın. “Çizmeleri çıkarayım mı, sedye kirlenmesin” Aşağıdaki videoyu muhakkak izleyin ve görün.
Sanki ezilmişliğin müşfik itaakarlığı.. Bu olayda beni derinden yarayan söz. Sanki sedyede taşınmaya hakkı yok, madenden sağ çıktım, üzerim kirli, boşuna rahatsız etmeyeyim. Temiz çarşafları kirletmeyeyim. Ahh Murat ahh.. Senin hakkın asıl. Kirlet olsun.. Sana olan ayıbımızı belki de bu şekilde örteriz.
Günümüzün popüler mesleği deniyordu ya.. İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı… Sadece
duvarları süsleyen bir belge midir bu acaba. Nerde bunu uygulayan işverenler.. Dün seyrettiğim
haberde, sunucu şöyle diyordu. “Özel sektörün işlettiği bir maden ocağını daha
lüks bekliyordum. Acaba maden ocakları böyle mi olmalı bilemiyorum. Haksızlık etmeyeyim
yine de” diye soruyordu..
Yaşanan olay orada çalışan insanlarımızın ne kadar özverili
ve masum duygulu insanlar olduğunu bana hatırlattı.
Dünyadaki hiçbir ressamın çizemeyeceği kömür yüzlü maden
işçisinin gözlerinde kömür ateşi yandı gerçekten de..
Yeraltında mayalanan acılar belki de yeryüzüne fışkırdı,
neler yaşandığını bilemediğimiz o yeraltında.
Soma,
Kömür karasına büründü Soma, kalbimizi yaraladı Soma,
Üç şeyin meşhur derlerdi. Helvan, cevizli lokumun bir de kara elmasın.. Derlerdi ya.. Eksik söylerlermiş meğer. Yüreği mert insanların. Mütevazi, dürüst insanların. Çizmemi çıkarayım, Sedye kirlenmesin diyen teri kara ama, anlı pak insanlarında meşhurmuş meğer.. Kuruşuna kadar, hak edilen kazancınızla insanlığı, acıyı öğrettiniz bize.. Alnının teri kara, kömür denen mücevher sizi aldı hayattan, koydu mezara.. Yüzünün karasını bizlere bıraktınız, apak yürekle gittiniz.. Ruhunuz şad olsun Soma'nın gerçek elmasları
Bizler maden işçisiyiz
Çalışırız yerin altında
Üç vardiya yirmi dört
saat
Karadır kömür
Ellerimiz gibi
Hayatımız gibi
Ölüm bizim
kardeşimiz
Göçüklerde kalırız
Birer birer değil
Onar onar, yüzer yüzer
Kara elmas
çıkartırız
Ama donarız soğuktan
Çocuklarımızı
Vücutlarıyla ısıtır
Kadınlarımız
Ölüm yakamızda
Açlık da öyle
Patron tepemizde
Dipçik de öyle
Gün gele, gün gele
Bineceğiz tepelerine
Elbet madenlere de
Doğacak güneş
Aylin Akgül