3 Ekim 2016 Pazartesi

KIRILAN TABAKLAR OLSUN, KALPLER DEĞİL.

Haftasonu gittiğimiz bir Yunan tavernasında güzel bir gece yaşadık. Yaşadık da benim içimdeki bitmek bilmeyen araştırmacı gazetecilik ruhum yine depreşiverdi oracıkta..


Suadiye'de gittiğimiz Mastori By Theo diye hoş bir mekan vardı. Şu bizim Fedon amcanın, oğlu canım.. Theo.. Elimizde büyüdü yavrucak. Büyümüşte mekanlar açmışmış da, ablalarını eğlendiriyormuş dedittirecek cinsten. Fedon bildiğimiz Fedon'dur her zaman seyrederiz; nerden mi  tabiiki de devamlı bizim evde ki televizyonun ekranlarından misafir olur ya, bizde onun oğlunun yerine misafir olduk bu haftasonu. Gerçekten kendisini tebrik ederim. İlk çıkan gitar çalan arkadaş repertuarı bir harikaydı  ve sonrasında ise Anıl ve Pelin'in hakkını yememek lazım.  

Özellikle Pelin'e hayran olmamak elde değil. Samimiyeti, kalitesi.. Çok ama çok güzel söylediler o gece. Sirtaki yapan iki çift harikaydı. Dansöz kardeş de güzel döktürde de gelelim yazımızın esas konusuna. 


Güzel güzel oynarken, ne o kardeşim 12 kişilik yemek takımlarını şak şak kırmalar. 

Evde annelerimiz 1 tanesi kırılınca takım bozuldu diye hayıflanırken, mekandakiler  çat çat kırdı gözüm gözüm üstüne.. Aynı sudan geçen millet olmamızdan mı nedir müzikleri, kültürleri bizimle aynı şekilde vallahi. Ama şu 12 kişilik pasta tabakları  kırma durumunu, onları sevmedim kusura bakmayın.. Yapmayın kardeşlerin nedir bu adet  diyerek uluslararası bir krize neden olmayayım da merak ettim oracıkta neden bu adet türemiş diye.. Hemen bir bakayım, inceleyeyim, soruşturayım, evde ani bir durumda hangi tabaklar kırılacak diye araştırayım dedim ve size bu yazıyı yazmaya karar verdim.  

Dedim ya Yunan müziği deyince  herkesin ilk aklına gelen  "kırılan tabaklar" oluyor. Mitolojik adıyla Grek müziği başlıbaşına bir kültür ve hiç de yabancısı olmadığımız da müzik türü. 


Gece hayatına gidenler Grek müzikli mekanlara hayran. Zeybetiko diyorlar, ay bizim Zeybek. Sirtaki diyor, biraz ayak hareketlerinin değişimiyle bizim Kasap havası.. Ama birlik, beraberlik duygusu uyandıran müzikler. Türk/Yunan olarak birlikte aynı toprakları paylaşmış kişilerin müziği.. 

Sirtaki çalınca hemen garsonlar para kazanmak amacıyla size 12 kişilik yemek takımı getiriyorlar. Güzelim canım tabakları çat çat çat kırıp, paraları da alıyorlar. (O elinde tabakları tutan garson kardeşlerimize bu verilen paralara  helal olsun, o ayrı konu) Oysa Sirtaki de tabak kırılmıyormuş, Yunan Zeybeği çaldığı an, kendine has ritmi ile müzik esnasında kırılıyormuş. Bizimkiler ilk duydukları Yunan müziğinde başlıyor  kırmaya.. Ama ne yapsın, buranın tadı da burada.. Kalp kırmasınlar da varsın tabak kırsınlar.

Bu kırma meselesinin geçmişten gelen derin bir anlamı varmış. 



Yıllar yıllar önce, bir Yunan düğününde, insanlar tartışmaya başlamış, bunun üzerine orada bulunan bir büyük kalkmış, tartışanların ortasına rakı bardağını atmış, kavgadakiler hayretle bakarken,  ardından da ''Bardaklar kırılsın kalpler kırılmasın'' demiş. Aslında bu tabak kırma hoşgörünün bir bildirgesiymiş ve herkes o an içinden muhtemelen demiş ki; 

"Vayy anasına breh, ne kaaa doğru bir laf" demiş ve önce bardakları, sonra tabakları kırmaya başlamış. 


Sonraları herhalde bu bardak kırma geleneği (bir takım ticari sebepler de işin içine girerek ), tabak kırma işine dönmüş, 

Daha sonraları, Yunanistan da tabak kırmak (sağlığa zarar verdiği gerekçesiyle) yasaklanmış, ama atalarının  yaptığı önemli bir olay olduğunu söylenince, bu tabaklar alçıdan yapılarak kırılmaya başlanmış. Şu anda ki Yunanistan'da bulunan tavernalarda durum böyleymiş. Ama Suadiye'de gittiğimiz Mastori Theo denilen bir Yunan tavernasında tabaklar alçı mıydı bilinmez ama, insanlar kırdıkça ay sankim benim kalbimde kırıldı.  Durumu çözemedim. Adedi anlayamadım. Ama kalpler kırılıyor, tabaklar kırılsa çok mu dedim. Değişik gösterileri seyrettim. Garson arkadaşlarımıza helal olsun dedim, o tabakları tutmada ki gayretlerinden. İşletme sahibinin ve sanatçıların kalitesinden dolayı da çok beğendim. 

Yani güzel güzel hayranlıkla sirtakiydi, zeybekti sizin müziklerinizi dinleyip, danslarınızı hayran hayran seyrederken o tabakları kırmanın da bir raconu var elbet dedim. Bizim egemizin efe dansı var mesela temsili hareketlerle gücü simgeliyor..  Ama bu tabak kırma ritüelinin, bildiğin görgüsüzlüğe ve ben daha güçlüyüme dönüştüğü söylüyor literatürler. Bence yanlış söylüyor . Değişik bir kültürün parçası bana göre.. 

"Paran varsa kırarsın bre kale.. Yoksa kalbini kırarım ona göre" der gibi sanki.. 

Neyse güzel bir gece,  güzel bir mekan ile güzel bir kültürü yaşadık o gece.. Tabak kırma kültürünü araştırdık öğrendik o gece. Eğlendik mi eğlendik o gece. Biz bir bütünüz, müziğimizle, yemeğimizle kardeşim yahu dedik o gece. Belki bizde daha kötü adetler vardır, bu hoşgörüyle oluşmuş ortaya çıkan adeti gülümsemeyle seyrettik o gece. 

Kısaca; hep birlikte aynı topraklarda kardeşçe yaşamayı, omuz omuza dans etmeyi yaşadık  o gece.. Paylaşırsak tok oluruz, bölünürsek yok oluruz dedik o gece.