8 Ekim 2017 Pazar

"AŞURE" bu tarif manevi tarif..

Aşure deyince hemen 1 kg buğday v.s. ile başlayan tarif vereceğimi sandınız değil mi?

Hayır. Onu tüm internet yemek sayfasında bulabilirsiniz. 
En güzel tarif işte şimdi söyleyeceğimdir.
  


Aşure; nar tanesi ile kuru fasulyenin, portakal kabuğu ile buğdayın, nohut ile tarçının kardeşliğidir, yani bir araya hiç gelemeyecek sandığımız onca ötekinin eşsiz bir uyumudur. Bu aşure bu toprakların en güzel kazanında yüzyıllardır pişer ve insanlığa, kainata bereketi, dostluğu, barışı, aşkı aşılar. .

Maçka Komşu Kapısı Derneğinin tanıtım broşüründe geçen bir tanıtımdı bu.. Bayıldım.. Ve devam ediyor..

"Biz de sokağımızda bu dostluğun, bereketin, dayanışmanın kazanını beraber kaynatıyoruz. İster buğdayını getir,  ister narını ya da emeğini, ister sazını-sözünü-muhabbetini.

 Ve inanıyoruz ki bu kazan, içine ne kadar çok umut ve emek alırsa o kadar güzel karacak aşuremizi.

Binlerce yıllık kardeşliğin toprağını aşureden daha güzel anlatacak bir aş yoktur sanırız."



Muharrem ayı 21 Eylül'de başladı. Aşure Günü ise bu yıl 30 Eylül tarihine denk geldi ve bizim de gözümüz komşudan gelecek bir tabak aşurede kaldı. 



Peki Aşure Günü ne anlama geliyor?  


Oğulları olan, Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme uğrar ve onların alaylarına maruz kalır.

Sonunda kavmini Allah'a şikâyet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir.

Hz. Nuh emre itaat ederek büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı koparttır.

Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar.
Ten nur'un kaynaması ile gemi hareket eder. Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi aylarca suda kalır.

Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar.

O zamanda yapılmış çorbaya bugün Aşure diyoruz. Aşurenin hikâyesi de bir rivayete göre bu kıssaya dayanmaktadır. Yüzyıllardan bu yana değişmeyen bir gelenek haline gelmiştir Aşure. Osmanlı zamanında bu aya çok önem verilir idi.

Muharrem ayının 10. günü oruçla başlanırmış güne, kazanlarca aşureler yapılıp eşe dosta, konu komşuya dağıtılırmış. O zamanda aşure dağıtan gönüllü "aşure sebilcileri" varmış. Fakire, fukaraya aşure dağıtırlarmış.

Ben de bayılıyorum yolda giderken bir köşede dağıtılan sebil şeklindeki aşurecilere. Allah kabul etsin diyerek alıp yiyorum. Aşurenin içindeki çeşit çeşit malzemeler nasıl bir kazanda kaynayıp hoş bir tad veriyorsa,  bizlerde aynı ülkede çeşit çeşit insanlar birlikte yaşayalım ve etrafa güzel tadlar verelim inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için çok teşekkür ederim.