4 Ağustos 2013 Pazar

CAN DÜNDAR'DAN GENÇLERE ÖĞÜT NİTELİĞİNDE BİR YAZI




Can Dündar'dan Evlilik Üzerine

Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi 
bitirdiğim bir kurum benim için.. 

17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum aynı zamanda da...

Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor.

Evliliği toplumun dayattığı  şekilde yaşamamaktan...

Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yaşça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine yada en azından eşit  olması.

Bunların sadece ikisi.

Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına "hot" dediğinde oturmalı kadın...

Ya da yumuşatıyorlar; efendim kadın erkekten önce
çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı....Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş,evde kalmakmış layiki.
...
EŞiM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; ne "hot" dememe gerek


 kaldı. 17 senede, ne de benden önce çöktü... 


Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, "oo Can bey  
kapmışsınız çıtırı" esprilerine muhattap dahi oldum. 

EŞiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bir taneyi 9 senede 
bitirdim..

Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım... 


Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar  
farklıdır der Halil Cibran...

Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi,


Ben dinlerken o konuştu 17 sene.


O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklısın bitanem..." dedik,

öfke bitip fırtına durulduğunda "ama bi de böyle 
düşün" de dedik fikrimizi savunurken.

Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi,aynı amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta...

Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak 
cüzdanımızdan gerektigi kadar aldık..

Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon,
kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama... 

Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"...


Ve güvenin ardına saklanmış bir "saygı" vardı daima...


Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...

Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi 
sütliman yaşayacaktık...

Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın 
dışında yattım bi gece, misafir odasında...

Gece yarısı kapı açıldı, eşim "ne yapıyosun burda?" 
diye sordu kapının eşiğinden, "uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle...Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde 
yastıkla... "kay yana" dedi daracık yatakta.
"ne yapıyosun?" dediğimde "benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim" dedi...

Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadardı  ve bence doğrusu da bu...

Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç.. 

Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin 
tutmadık birbirimize...



Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktık o listede...

Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim  
oyunumuzdu, oynanan
...
Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun 
bence.
..
Topluma kulaklarını tıkayarak hemde... Ne benim, ne 
de bizim sözlerimizle

..
Sadece gönlünüzden geçtiğince..

.
Dedigi gibi Ataol Behramoglu' nun; 


"...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: 

Yaşadın mı  büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene 
karışırcasına..  Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.

Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana..."

*CAN DÜNDAR*