27 Kasım 2014 Perşembe

TANE DE SAKLI KEYİF (KAHVE)


Hoş... kahve kokusu gibi mis.... keyifli  gibi bir yazı yayınlayayım dedim bugün. Eminönü’ndeki Mehmet efendiden yeni kahve alınıp eve gelinmiş, kahve kokusu buram buram burnunuza gelmiş ve hemen bir kahve pişirmiş de yazıyı okumaya öyle başlamış gibi düşünün kendinizi. Amaaaan ya da kalkın bir kahve yapın geçin okuyun canım.. Hadi bakalım.

Her kahve aynı tadı taşımaz.... Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir...
Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü, en sevdiğin dostun ağlarken içtiğin kahvenin tadı kederlidir... Kahve  telvesine yüreğinin acısı karışır.   
Bir pazar öğle sonrası annenin "hadi bir kahve yap da içelim" dediği kahve huzurludur...Köpükler annenin göz bebeklerine yansır...Dudağının kıyısındaki kalan küçük bir gülümsemedir...


Bir gece vakti zil zurna sarhoş birinin içtiği kahve düşünülen kuyudan çıkma çabasıdır... Koyu kıvamlı  kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın. Çıktığın an uyuyakalırsın... ferahlıktır!!!
Dostlarla içilen kahve neşedir... Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer...
Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır...Acıdır tadı... Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...
Baban için yaptığın kahve sevgi doludur... çay bardağında, az şekerli...Kahve gibi görünmez sana... Ama sıcaktır  dumanı tüter ve kokusu büyülüdür...
 Beklemediğin bir anda sana uzatılan kahve başkadır... Isıtır insanın...içini...
Yorgun olduğunda içtiğin kahve hafifletir seni... Kendine getirir,unutturur günün ağırlığını...
Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle,dumanıyla aynı kahvedir ama içilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer ve tadları değişir...
Her kahve aynı değildir bu yüzden...
 Ben de sizleri sevgiyle pişirilen bir kahve içmeye davet ediyorum. Akşam, öğle öncesi, sonrası ya da gece kahvesi. Ne zaman isterseniz..
 Dostlukla yudumlayacağımız  bir kahve molası vermeye ne dersiniz???
Sizin kahveniz nasıl olsun ???


Yukarıdaki yazı hoş bir yazı.. Yıllar öncede bir sergi vardı kahveyle ilgili...”TANEDE SAKLI KEYİF” adlı bu sergiden aldığım yazıları da sizinle paylaşacağım şimdi.....

Ağanın oğlu tutturmuş, "En güzel, en lezzetli kahveyi yapan kızla evleneceğim.
Yörede aranmış, en iyi kahve yapan kızı bulmuşlar. Ağanın  oğlu da kahvesini beğenmiş, ama kız istemiyor.
Kız açıklamış,”Ben ona güvenip evlenmem, çünkü, suyu kahveden önce damağını temizlemek için içmeyip de kahveden sonra içen adam, kahvenin tadını, lezzetini nasıl bilebilir ki.”
Kahvenin asıl tadı fincanı bitirip yerine koyduktan sonra damakta kalandır. Gerçek kahve tiryakileri ”biraz önce kahve içtim” diye üzerine gelecek her türlü ikramı red edip,  kahveden sonra değil, kahveden önce su içerler.
Kahve gerçekten bir efsane.... “Çok zaman önce Yemen’in yüksek yaylalarında Kaldi adında bir çoban yaşarmış, Günün birinde çoban keçilerin bir ağacın kırmızı meyvelerinden yediğini ve canlılıkla sıçradıklarını görmüş. Keşişlere durumu anlatmış, Kesişle bu meyvayı suda kaynatmışlar ve canlılık, çeviklik anlamında olan “KAHVA” adını vermişler.
Tabi tek efsane bu değil... Daha gizemli olanı, kahvenin bir sufi şeyhine dayandığı. 15 yy.da Sufi Şeyhi Ali B.ÖmerEl-Şazeli’nin yaşam öyküsünde. Habesiştan Şeyhi olan bu zat bitkin düşen denizcileri bu sihirli çekirdekle ayılttığı için kahvenin Yemen dışında yetiştiği söylenir.
Ayrıca kahve az içilirde, her zaman elimizin altındaki çayla aralarındaki fark nedir fark nedir diye düşünebilirsiniz?
*Çaydan geriye kalan sohbetimizin tadı, kahveden ise kahvenin tadı.
*Kahve kokudur... Önce koku. Kahveyi dilden damaktan önce burun sever. Ama kokulu çayı herkes sevmez.
*Kahvede güzel sürprizlere açık çağrı vardır. Kimi zaman insan sesine bürünür bu çağrılar: Bunlardan biri “Hadi, söyle bir çay içelim”dir. Öteki ise daha ılıktır, daha derindendir: “Gel, bir kahve iç! Sonra gidersin...


Ben de sonsöz diyorum ki, kahve ile başlanan keyifinize,  “Serpille hayata dair” sayfasını okumanın da keyfi eklensin.. Bu sabah keyfiniz bol olsun..